“Evrim hayatın yasasıdır. Sayı evrenin yasasıdır.”

Pythagoras Kadimlere göre sayıların nicelik (sayısal) değerleri dışında, bir de nitelikleri (kalite) vardır. Adeta nesnel varlıkları ve çeşitli soyut kavramları içeren ideal yönleri vardır. Platon’a göre bizim her gün temasta olduğumuz duyu aleminden başka bir de bir “idea”lar (mânâ) alemi vardır.

İdealar aleminde de, duyu aleminde temas ettiğimiz her şeyin bir modeli olduğu farz edilir. Bu modellere “arşetipler” de denilir. O halde, kaba bir örnekle bir masayı ele alsak idea’lar aleminde bütün masaların ideal bir maketi olan bir masa arşetipi bulunduğu farz edilir.

Aynı şey sayılar için de geçerlidir. Platon‘un sayılara verdiği önemi Pythagoras öğretilerine dayanır. Atina’da kurduğu akademinin girişinde “Bu kapıdan içeri geometri bilmeyen girmesin” asılıydı. Sayılar konusundaki doktrinler sır olarak saklanırdı. Epinomis adlı eserinde bu konuda bazı ipuçları vermişti:

İlk ve en önemli inceleme sayıların kendileri üzerinedir. Somut olanlar değil de tek ve çift sayıların hepsinin kaynakları ve realite üzerindeki tesirlerinin büyüklüğü üzerinedir. Ondan sonra sıra, o son derece saçma sözcük ‘geometri’ altında toplananlar gelir. Ve o zaman görülür ki birbirinden farklı sayılar, bulundukları düzeylerde ilişkide bulunurlar. Anlayan için açıkça görülür ki bunlar beşeri kaynaktan değil, ilahi kaynaktandır. Ondan sonra sıra üç kez çoğaltılmış, üç boyutlu özelliğe sahip şekillere gelir. Sonra da birbirine benzemeyen şeyler, başka bir sanatla birbirine benzetilir. Bu sanata üstatlar “stereometri” derler. Her şema ve sayı sistemi, her ahengin terkibi ve gezegen yörüngelerinin uyuşmaları doğru bilen için Tek’in ifadesi olarak idrak edilmelidir. Ve dikkatini birlik üzerine çeken için bu bilgi kendiliğinden ortaya çıkar. Çünkü tefekkür ettiğimiz zaman anlıyoruz ki bütün şeyleri birleştiren tek bir bağ vardır.